En baştan söylemem gerekirse, ben aslında Korfu Adası’na aşık olmadım; çünkü bana o klasik Yunanistan hissini vermedi. Daha çok İtalya-Yunanistan karışımı, arada kalmış bir yer gibi. Ama tam da bana itici gelen bu nokta, sizleri inanılmaz cezbedebilir. Yani burayı klasik bir Yunanistan seyahati gibi değil de kendi başına, ayrıca bir şey olarak ele almak lazım. Yalnız, “Korfu da bir ada nihayetinde, bu yüzden gitmek için yaz mevsimini beklemek gerekir” diye bir ön kabulünüz olmasın. Çünkü burası baharlarda ve hatta kışın da keyifli olabilecek bir güzergah… Ayrıca eğer henüz okumadıysanız, öncelikle adaya nasıl gidilir, nerede konaklanır kısmıyla ilgili yazdığım başlangıç yazısını okumanızı öneririm.
Gezilecek Yerler
Ada hakkındaki temel bilgilere eriştik, tamamız diyorsanız, Korfu’yu detaylıca keşfetmek için, adadaki gezilecek yerlere bakabiliriz. “Bizim tatilimizdeki asıl amaç, deniz” diyorsanız, buradaki listeye ek olarak haritayı açın ve rastladığınız, adanın etrafındaki tüm noktaları listenize ekleyin derim. Nihayetinde İyon Denizi, İyon Adası… Turkuaz sular, sarı kumlar… Ama eğer klasik bir deniz tatili planlamıyorsanız, buradaki yerler sizin için yeterli olacaktır diye düşünüyorum. Hazırsanız hadi gelin, birlikte gezmeye başlayalım 😉
Eski Şehir Merkezi
Adanın çok temel olmazsa olmazları var. Bunların başında Eski Şehir merkezi ve onun da kalbi olan Spianada Meydanı geliyor. Burası Balkanların en büyük meydanı… Meydanın büyüsüne kapıldıysanız, gezinizi planlamak için öncelikle meydanın batı tarafındaki ünlü Liston’da bir kahve içebilirsiniz. Burası hem şehrin günlük hareketini izlemek için hem de aristokrat Korfuluları gözlemlemek için muhteşem bir nokta…
Kahvenin ardından, Spianada Meydanı’nı Eski Şehrin derinliklerine bağlayan ara sokakları ve caddeleri keşfe çıkabilirsiniz. Öncelikle buranın çok çok iyi korunduğunu söylemek lazım. Zaten 2007’de UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne de girmiş. (Detaylı incelemek için şu yazıya bakabilirsiniz.) Binalar genel anlamda hem Yunan hem de İtalyan mimarisinin izlerini taşıyor. En eski binanın 1497 yılında yapıldığı söyleniyor. Yani uzun lafın kısası, Eski Şehrin kesinlikle çok değişik bir havası var.
Çarşı içinde dikkatinizi çekecek olan ilk yer ise yanda da görebileceğiniz Agios (Aziz) Spyridonas Kilisesi… Ortodoks Kilisesi’nin azizlerinden olan Aziz Spyridon’un kemikleri bu kilisede muhafaza ediliyor. Bu yüzden Korfu Adası’nın koruyucu azizi de Aziz Spyridon… Bu yüzden de ada, ismi Spyridonas (Spyros) olan Ortodoks Hristiyanlar için de hac sayılabilecek kadar önemli bir yer…
Hâlâ yeterince gücünüz varsa, Eski Şehir gezinizin ardından Spianada Meydanı’na geri dönebilir ve eğer ilginizi çekiyorsa, meydanın kuzey ucunda bulunan Yunanistan’ın tek Asya Sanatları Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz.
Eski Hisar (Old Fortress)
Sonrasında yönünüzü meydanın doğu tarafında bulunan Eski Hisar’a (Old Fortress) çevirin! Çünkü burası kesinlikle Korfu’ya gelenler için olmazsa olmaz noktalardan biri. Size müthiş görüntüler sunan bir köprüden geçip hisara ulaşıyorsunuz. Hisar ve üzerindeki tüm yapılar, Eski Şehri karşıdan gören bir yarımadadaki iki tepe üzerine kurulu… Kale, Bizans dönemindeki eski yapının güçlendirilmesiyle 15. yy’da Venedikliler tarafından inşa ediliyor ve Osmanlıların özellikle 1537, 1571, 1716 yıllarındaki üç güçlü saldırısına karşı ayakta kalıyor. 16. yy’dan sonra ise yarımada artık askeri bir üs haline geliyor ve yerleşim Eski Şehre kayıyor. Günümüze dek hisarın dört bir yanında Bizanslıların, Venediklilerin, Fransızların, Rusların, Britanyalıların, Yunanların, İtalyanların ve Almanların bıraktıkları izler var…
1537 yılından itibaren defalarca Osmanlılarla Venedikliler arasında savaşlar yapılıyor ve kale defalarca Osmanlılar tarafından kuşatılıyor. Barbaros Hayrettin Paşa bile 25.000 kişilik ordusuyla kuşattığı bu kaleyi alamıyor. 1718 yılında, kalenin içindeki bir barut deposunda çıkan patlamada yarımadadaki birçok yapı derin hasar alıyor ve yüzlerce kişi ölüyor. İkinci Dünya Savaşı döneminde ise Naziler burayı, bir süre, Korfulu Yahudileri kayıt altına alıp hapsetmek için kullanıyorlar. Burada toplanan kişilerin hepsi Auschwitz’e gönderiliyor ve savaştan sonra yalnızca 120 kişi geri dönebiliyor. Bu arada hisarın içinde 1840 yılında Britanyalılar tarafından inşa edilmiş olan ve Britanyalıların adadan ayrılışından sonra Katolik Kilisesine devredilen devasa Agios Georgios Kilisesi de görülebiliyor. Ayrıca tüm açık alanı gezdikten sonra fenere doğru yürümek ve oradan Eski Şehri izlemek de zannediyorum burada yapılabilecek en keyifli aktivitelerden biri…
Adanın güneyi
Kerkyra şehir merkezindeki geziniz bittiğinde, yönünüzü güneye çevirebilirsiniz. Yolunuzun üstünde, şehir merkezine 3 km mesafedeki havalimanı ve hemen yanıbaşındaki meşhur Cafe Kanoni çok sevimli ve oldukça da turistik bir ilk durak… Bu cafenin özelliği bir taraftan Korfu Havaalanına sürekli inip kalkan uçakları izlerken bir taraftan da size Pontikonisi (Fare Adası) manzarası sunması… Tabii oraya kadar gitmişken arzu ederseniz sahile inip yanda görünen kiliseyi de ziyaret etmeniz mümkün.
Achilleion
Korfu’da üzerine basa basa vurgulanması gereken ve kesinlikle ziyaret edilmesi gereken bir başka önemli nokta da Achilleion… Yani Viyana’da Habsburg Sarayı’nı geziyor ve Korfu’ya gittiğinizde Achilleion’a uğramıyorsanız, bu tek kelimeyle ayıp! Burası Avusturya-Macaristan İmparatoriçesi Elizabeth’in (Sisi) Korfu’nun merkezine 10 km mesafedeki Gastouri kasabasında yer alan yazlık sarayı… 1889 yılında oğlu Prens Rudolf’u kaybeden ve sonrasında müthiş bir depresyona giren İmparatoriçe, kendisine doğayla yakınlaşmak hususunda verilen tavsiyeleri dinleyip burada bir saray inşa ettirmiş ve saraya, Yunan mitolojisinin en büyük savaşçılarından ve en önemli kahramanlarından biri olan, ölümü küçümseyen ve tanrılardan bile korkmayan Aşil’in isminin verilmesini istemiş. Zaten sarayın arka bahçesinde de kocaman bir Aşil heykeli var. İmparatoriçe, ölümünden 2 yıl öncesine, yani 1896’ya kadar Viyana’dan sık sık kaçıp buraya gelmiş ve bu sarayda uzunca kalmış. Sarayın her noktası size bir tarih yolculuğu vaadediyor. Bu yüzden buraya kesinlikle vakit ayırmalısınız. Bu arada sarayı gezerken kullanacağınız kulaklıklar giriş bileti ücretine dâhil, ama Türkçe, dil seçenekleri arasında yok.
Plajlar
Her adada olduğu gibi, Korfu’nun da dört bir yanı plaj… Achilleion sonrasında deniz molası verebileceğiniz en yakın plaj Benitses… Burada koca bir kumsal ve sıra sıra tavernalar var. Bunun dışında adanın güney kıyılarında da çok meşhur plajlar var; ama biz yerellerden de aldığımız tavsiyeler ışığında, vaktimizi en optimum şekilde kullanabilmek için yönümüzü Benitses sonrasında kuzeye çevirdik. Sizin de adada en az 4-5 gününüz yoksa, bizim planımızla ilerleyebilirsiniz. Kuzeydeki Sidari ve Canal d’amour, sarı kumuyla Korfu’nun simge plajlarından… Bölgedeki diğer meşhur plajlar ise kuzey batıdaki Agios Stefanos ve Agios Georgios… Ayrıca bunların dışında, kıyılar boyunca, yalnızca tekneyle açıktan ulaşılacak, karayolu bağlantısı olmayan birçok özel plaj da var. Bu açıdan Korfu’nun yat seyahatleri için de başarılı bir adres olduğunu söylemek lazım.
Sürprizli köy: Lakones
Kuzeybatıdan kıyı boyunca güneye doğru ilerlerken ise yolunuz Palaiokastritsa’ya (Paleokastriça) çıkıyor. Ama Palaiokastritsa yolunda, muhteşem bir manzara izleyebileceğiniz Bella Vista Seyir Tepesi’ni geçtikten sonra bir sürprizle karşılaşacaksınız.
Lakones köyünün girişindeki trafik ışıkları, ortalama bekleme sürenizin 7,5 dakika olduğunu söylüyorlar. Sebebini ışık yeşile döndüğünde, köye girince anlayacaksınız. Yollar o kadar dar ki yalnızca bir şerit açık kalabiliyor. Yani bu trafik ışığı, ortalama bir aracın, köyü bir uçtan bir uca geçmesine izin verecek kadar bir süre sizi kırmızıda bekletiyor. Ama siz ışık yeşile dönünce yine de buna güvenip köye girince dikkatsizce hareket etmeyin. Hem köyün içinde bu ışıklardan bağımsız hareket eden araçlar hem de “this is Greece” diyen rahat sürücüler, ışıklara uymayabiliyorlar. Ben size kesinlikle kuralına göre hareket etmenizi tavsiye ederim. Tabii çok merak edenler Youtube’ta köyün ismiyle biraz araştırma yapabilirler ☺️
Palaiokastritsa
Gelelim adanın en muhteşem noktalarından biri olan Palaiokastritsa’ya… Adanın batısında yer alan bu minik köy, manastırı ile ünlü… Bence oraya kadar gitmişken manastırı da ziyaret etmezseniz olmaz. İlk olarak 1225 yılında, burada bulunan eski kalenin alanına inşa edilen ve köye de ismini veren Panagia Palaiokastritsas Manastırı, yıllar içinde işgallerde hem Cenevizliler hem de Osmanlılar tarafından zarara uğratılmış ve bugün ziyaret edilen haline 1572 yılında gelmiş bir erkek manastırı… Gerçekten inanılmaz huzurlu… Ama köy haddinden fazla ünlü, manastır ortalamanın üstünde önemli ve köyün etrafındaki plajlar da müthiş güzel olunca; etrafın kalabalık olmaması imkansız oluyor. Biz buraya akşam üstü, herkesin dağılmaya başladığı bir saatte gittik ve inanılmaz keyifli vakit geçirip mutlu ayrıldık. Bence siz de ya çok erken ya da nispeten geç saatlerde gidin ki en azından tur otobüslerine maruz kalmayın ve köyün ulvi havasını teneffüs edebilin…
Yukarıdaki aktardığım noktaların tamamını, iki tam gün içinde, hiç yorulmadan gezmeniz mümkün. Kuşkusuz yapılabilecek daha onlarca şey var. Yalnız böyle efektif gezebilmek için olmazsa olmazımız, mutlaka bir araç… Zaten adaların tamamında araçsız seyahat etmenin zorluklarından haberdarsınızdır. Eğer Korfu’ya bir yaz tatili planlıyorsanız, 5 gecelik bir konaklamanın fazlasıyla yeteceğini düşünüyorum. 6 gün, adanın etrafında her noktayı görmek için optimum bir süre olacaktır. Daha fazlası sıkıcı olabilir gibi… Tek talebiniz bir plajda yatıp uzanmaksa tabii ne kadar kalsanız az ☺ Eğer seyahatinize denizi dahil edemeyeceğiniz bir mevsimde gidiyorsanız da 2 gece yeterli gibi. Burası farklı bir hava solumak ve Yunan/İtalyan karması bir ada görmek için iyi bir seçenek olabilir.
Not: Tabii Korfu’yu ziyaret ettiyseniz ya da edecekseniz, yorumlarınızı ve düşüncelerinizi yorum olarak bırakabilirsiniz. Ayrıca Instagram’da ilgili paylaşımlarım için #korfudannotlar hashtagine de bakabilirsiniz.
Yunanistan'dan Notlar 
“Korfu (Corfu-Kerkyra) Adası-2” için bir yorum